Kentsel dönüşüm; bozulma ve çökme olan kentsel alanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarının kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla iyileştirilmesine yönelik olarak uygulanan strateji ve eylem planını ifade etmektedir. Bu yöntem ve stratejilerin faaliyet alanı ve doğası gereği, mevcut şehrin yapısına ve burada yaşayan insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik geleceği üzerine ve buna bağlı olarak da kentin bütün geleneklerine etki eden bir planlama sürecidir.
Kentsel dönüşümün bağlı olduğu kriterlerin çok fazla olması, geliştirilebilecek olan stratejilerin zamana ve mekana göre farklılaşmasını, pek çok bilim dalından beslenmesini gerektirir. Bu nedenle, bütün planlama çalışmalarında, sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, plancılar ve peyzaj mimarları gibi farklı disiplinlerin birlikte çalışması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm deneyimlerinden yararlanılarak ortaya çıkan teorilere bakıldığında, önceleri yalnızca fiziksel iyileştirmeye öncelik veren uygulamaların yerini, fiziksel bozulma ile toplumsal bozulma arasındaki doğrudan bağlantıyı artık kabul eden ve projelerde daha toplumsal bir strateji izleyen uygulamalara bıraktığı görülüyor. Buna bağlı olarak, yerel halkın katılımı ve bilginin paylaşılıp tartışılması da önemli bir hale geliyor.
Kentsel dönüşüm projelerinin başarılı olabilmesi için ;
Ekonomik yapıyı göz ardı etmeyen
Eşitlik ilkeleri çerçevesinde
Ekolojik sürdürülebilirliği temel alan
Kamu, özel ve yerel işbirliği ne dayalı
İnsan ve vizyon odaklı
projeler olması gerekmektedir.
Kentsel Dönüşüm konusundaki yasal düzenlemelere bakacak olursak;
5393 sayılı Belediye Kanununun 73’üncü maddesi ile de belediyelere kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan etme ve bu alan içerisinde dönüşüm projeleri uygulama yetkileri verilmiş olmakla birlikte, uygulamanın bir an önce gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik olarak ve kanunla düzenlenmesi gereken hükümlere yer verilmemiş olması genel bir düzenleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
TBMM gündeminde bulunan Kentsel Dönüşüm Yasa Taslağı ise;
Kentsel, doğal ve teknolojik afet tehlikesine ve risklerine maruz alanların,
sosyal, ekonomik veya fiziki köhneme alanlarının,
doğal, kültürel ve tarihi özellikleri nedeniyle korunması gereken çevre ve ekosistemlerin,
mevcut sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu yerlerin,
yerleşme ve yapılaşma sorunlarının sürdürülebilir gelişme ilkesi çerçevesinde çözümü, bu alanların korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi amacıyla bu alanların dönüşüm alanı ilan edilmek suretiyle tasfiye, iyileştirme ve yenilemeye konu edilebileceği belirtilmiştir. Dönüşüm alanlarının 5366 sayılı Kanun kapsamında belirlenebilen yenileme alanlarını da kapsayabileceği belirtilmiştir.